Kücük kiyamet deriz hani her birimiz kendi önsözümüzün yazildigi o mezar tasinin altina yatmaya. Ad, soyad, dogum ve ölüm tarihi bir de ruhuna Fatiha... Bu kadar miyim ben Bundan mi ibaretim Peki ben kimim
Bir kum saatinin dökülen kumlari arasinda bazen kendini begenmis bir nergis, bazen de boynu bükük bir papatya. Ve düsünüyorum da ben olmasaydim siz bu satirlari okumazdiniz mesela.
Kum saatini ters ceviriyorum, hizla geriye akiyor zaman. Öyle ya ben hic aglayamam, gözlerimdeki bulutlar hic kavga etmez, hic yagmur yagmaz gözlerime, bu yüzden kisa kirpiklerim belki de. Sonbahar yok bende. Sonsuz baharlardan bir gün, bir gün, bir gün daha caliyorum. Bir sarkiyi calar gibi caliyorum. Bir kapiyi calar gibi caliyorum. Ve en cok yalnizligimi seviyorum. Sonra dünyanin sirtini günese döndügü safak kizilligini, elma sekerinin dudakta biraktigi pembeligi, bebeklerin o tanimsiz kokusunu... En cok da kim oldugumu bilmemeyi seviyorum.
Iki kisi var bende. Biri yorgun, yenilmis, bir eskici dükkani gibi sessiz ve eskimis. Biri zinde, minnettar dogan güne, bulutlarla yarisiyor ve sesi gülücük kokuyor. Ve hangi ben disimdaysa digeri gözlerimden bakiyor.
Size bir sir vereyim; o kum saati benim. Ve dolunayda bir yakamoz gibi uzanirsam rüzgarin dans ettigi cimenlere, zamani durdurabilirim.