Bir agustos günü bir adam ortadan kayboldu. Bir tatil gününde, buharli trenle yarim günlük mesafedeki sahile dogru yola cikti ve kendisinden bir daha haber alinamadi. Ne kayip basvurusu ne de gazete ilanlari bir ise yaradi... Bu adamla ilgili vakada kayda deger bir ipucu yoktu. Ayrica, günlük hayatinda ortadan kaybolmak istedigini düsündürecek en ufak bir hal veya harekete rastlanmamisti. Dogal olarak, baslangicta herkes gizli bir iliskisi olabilecegini düsündü. Fakat adamin karisi adamin bu geziye böcek toplamak maksadiyla ciktigini söylediginde, hem polisler hem de is arkadaslari biraz hayal kirikligina ugradilar...
Süphesiz, kum yasam icin elverisli degildi. Peki, duragan hal varlik icin vazgecilmez miydi O tiksindirici rekabeti baslatan da sabit kalmaktaki israrimiz degil miydi Sabit olmayi birakip kendimizi kumun akisina birakiversek rekabet de ortadan kalkacakti. Gercekte, cölde de cicekler aciyor, böcekler ve hayvanlar yasamlarini sürdürüyorlardi... Öyle ya, keske kadina da bu manzaradan bahsedebilseydi. Gidis-dönüs biletlerin asla islemeyecegi kumun sarkisini, yanlis perdeden de olsa ona dinletebilseydi keske. Oysa adamin tek yaptigi, yeteneksiz bir capkini taklit edip baska bir hayatin yemiyle kadini avlamaya calismak olmustu. Kumdan duvar, adamin ruhunu yakalamis, onu kese kagidindaki bir kediye cevirmisti.