Biz Osmanli Imparatorlugunun son cocuklariyiz. Biraz büyüyüp kendimize geldigimiz zaman memleket sinirlarinin bir ucu Adriyatik, bir ucu Fars Körfezi kiyilarindaydi. Rüstiye Mektebinde okudugumuz cografya kitabina göre ülkemiz daha da büyüktü. Misir ve Sudan, Bulgaristan Prensligi, Bosna ve Hersek sinirlarimiz icindeydi. Henüz Tunalar, Niller ve Firatlar Türkiyesiydik. Simdiki Dogu petrollerinin bütün kaynaklari topraklarimizdaydi.
Bu sayfalarda cocuklugumun ve ilk gencligimin havasini teneffüs ettirmek üzere sizleri gerilere götürmek istiyorum. 1918e kadar gecmisin hatiralarini, durmadan ve son dakikaya kadar uslanmadan ve ayilmadan ödeyen bir nesil olduk. Hicbirini kendi islemedigimiz günahlarin aci ve agir azaplarini biz cektik. Bugün ve yarin icin faydali dersler verebilecek ölüm kalim imtihanlarindan gectik.
Maksadim bugünün ve yarinin genclerine Osmanlinin batis ve dagilis yillarinin hikayelerini anlatmak ve onlari Türkiyenin gelecegi üzerinde daha uyanik tutmaktan ibaret.