Türkiye, gelmis gecmis en büyük yikimlardan birini yasamaktadir. Ulusal varliklarimiz, yeralti ve yerüstü kaynaklarimiz yabanci sermayeye, yabanci madencilik sirketlerine pazarlanabilmektedir. Emperyalist Avrupa Birliginin dayattigi uyum adi altindaki yasalarla Türkiye, topraklarini, madenlerini ve zenginliklerini isletme hakki, mülkiyet hakki gibi tartismalarin konusu haline getirebilmistir. Türk mühendisleri, Türk sirketleri her türlü yerli caba desteksiz birakilmakta ve yabanci sirketlerin kapitalist hakimiyet alanlarinda satilabilir degiskenler olarak, kaynaklarimiz günübirlik politikalara hapsedilmektedir.
Cevresel sorunlar olarak dillendirilmeye calisilanlarin, yapay gündemler, ajitasyon politikalari ve Türkiyeyi kültürel Vandalizmle suclamak ötesinde bir anlami bulunmamaktadir. Bilim insanlari bagimsizlik birinciyle calismalarini sürdürmekte ve ne yazik ki sabotajlarla, elektronik harp temelli yeni nesil suikastlarla yok edilebilmektedirler.