Leyla Akgülün kalemi bir gazetecinin fotograf makinesinin deklansörü, farkli yasam anilarini donduran bir dokunus, oldugu gibi resmeden, hikayesini okuyucuya birakan, okuyucunun hikaye yazmasina firsat veren fotografcilik örnegi. Kalemle fotograf böyle cekilir. Bazen yeni tanimlar kazandirir dile, yeni kapilar acar ufka; ortaya karisik bir karakter analizi olur.
Metro, herkesin sikintiyla bitmesini bekledigi bir yolculuk olmaktan cikiyor bu kitapta. Bir tiyatro sahnesi. Icinde oldugumuz ama disardan seyrettigimiz bir sahne. Kendimize disaridan bakabilme ustaligina ulasmis yazarimiz, bize de yol gösteriyor. Bakin diyor, bakalim diyor, hayata gülerek bakinca, her an yani basimizda romanlar akiyoru mustuluyor. Hayat bir metro, metroda gecen bir hayat, sevecenlikle bakinca, keyifli, neseli de olabiliyormus.