Charlie, kücük bir cocukken adresini bile vererek onu pek cok kez cagirmisti. Ama o zamanlar, henüz vakti gelmemisti. Simdi bir Noel gecesinde, davetsiz bir misafiri Ölümü bekliyor...
Gecmisteki cagrilarinin üzerinden bir falcinin kehanetindeki gibi inanilmasi imkansiz bir hayat gecmisti ve simdi, kücük oglunun büyüdügünü görebilmek icin Ölümden birkac yil daha zaman koparmak istiyor. Bunu icinse en iyi bildigi seyi yapmasi onun güldürmesi gerek. Ne yazik ki hic kimse, asla Ölümü güldürememis. Ölüm, Charlie Chaplinle hic karsilasmadi da ondan, diye düsünülebilir. Cünkü projektör isiklarinin havada ucusan toz zerreleri icinden gecerek ekrana düstügü yolculukla büyülenen Charlie, Tramp kostümü icinde yorgun penguen adimlariyla yürürken bir zamanlar bütün dünyayi güldürmüstü.
Ama simdi seksen yasindaki Charlie icin bile tek seyircili bu gösteride, Ölümü güldürmek o kadar da kolay degil...
Ve ister inanin ister inanmayin; bu, Lumire kardeslerden veya Max Skladanowskynin Film Makinesinden önce, asik oldugu kadinin görüntüsünü unutmamak icin kendi kendini egitirken sinemayi icat eden adamin hikayesi...
Ve Noel gecesinde gecen, siyah beyaz bir pandomim.