Sürekli bir seyler kirilir.
Bardaklar, tabaklar, tirnaklar
Yasamdaki islevlerini artik yerine getiremez hale gelirler. Arabalar, verilen sözler, patates cipsleri. Hepsi un ufak olur. Buzu kirabilirsiniz; dalgalari da öyle; ses catlar, sessizlik bir anda paramparca olup dagilir. Yürekler kirilir; umutlar da öyle. Zaman ortadan yariliverir; insanlar molalar alirlar, hapse girip yasamdan bir süreligine koparlar; günler yarilir, tekdüzeliginden siyrilir ya da tam tersi aydinlik gidis birden tersine döner. Zincirler kirilir, sessizlik kirilir, bagliliklar, sadakatler kirilir.
Yasamdaki bircok sey kirilgandir.
En cok da yasamin kendisine yönelik akit kirilgandir.
Kirik dökük bir hayatin icinde Osteogenesis Imperfecta hastaligiyla dünyaya gelen bir bebek Cam cocuk Willow.
Sayisiz kiriklari sarmaya calisan bir anne Charlotte.
Buz gibi görünümü altinda parcalanan bir baba Sean.
Kardesinin kiriklari altinda ezilen bir diger kiz Amelia.
Ve Charlottenin biricik arkadasi ve doktoru Piper.
Buzun üstünde gezinen bu karakterlerin etik ve kisisel kararlarla ilgili söyleyecek cok sözü olacak.
Jodi Picoult Cam Cocukta bir kez daha edebi dehasiyla son derece kaygan bir zeminde önemli ve kiskirtici sorulara yanit ariyor.
Picoult kestirilemez bir ihtisamla yaziyor.
Picoult abartilmasi güc derecede iyi yaziyor.
Picoult sicak konulara parmak basmakta üstatlasti, hatta kahin seviyesine geldi.
Bizi dogru ve yanlis üzerine düsünmeye zorlayisi karsisinda afallamamak imkansiz.