Munf, Arap edebiyatinda yirminci yüzyilin en yetenekli romancilarindan biriydi. 19. yüzyilin sonlarina dogru Necip Mahfuzla birlikte Arap dünyasinin yasamis oldugu kültürel ve siyasi kaygilari esas alarak bu bölgenin edebi cevresini degistirmeye calismislar ve kisa bir süre icerisinde Arap Edebiyatinin iki önemli lideri olmuslardir. Öyle ki Mahfuz, yirminci yüzyilin baslarinda Nobel Ödülünü almaya hak kazanmistir. Bunun üzerine bircok Arap elestirmen, bu ödülü Munfin almasi gerektigini dile getirmeye calismis, fakat onun öfkeli hali ve Ingiliz kraliyet ailesine karsi takinmis oldugu tavri buna engel olmustur.
Munfin en belirgin özelligi haksizlik üzerine yaptigi mücadelelerdir. 1973 yilinda baslayan petrol gelirindeki artisa ragmen Arap dünyasi iki zit kavramla tarif edilir. Bunlar Orta Asya cöl ülkelerindeki yasanti ve birkac kisideki büyük mali bolluk. Digeri ise yoksulluk, mahrum birakma, iskence, isci sinifi, siyasi iskence... Sasirtici olan sey, onun bu haksizliklara karsi yapmis oldugu calismalarinin yalnizca bir bölgeyle sinirli kalmayip, Suudi Arabistan dahil bütün Arap ülkelerinde yasaklanmis olmasidir. Bütün bunlara ragmen Munf, bazen hayali yerleri betimlemis ve bu yerleri yazma konusunda israrli davranmistir. Bu hayal ürünü yerlerin icine gercek olaylari ve karakterleri yerlestirmistir. Ona göre yazdigi siyasi hikayeleri, Araplarin alismis oldugu seyleri veözellikle de siradan insanlari degistirecektir.
Bana vahsi bir hayvanmisim gibi bakmayin; cünkü ben de sizler gibi bir insanim. Benim hic kimseyle bir düsmanligim yok. Fakat kuslar ve hayvanlar aklimi basimdan alinca; ben de onlarin pesine düsüyorum. Cünkü ben aldigim zevkten daha cok, artik bunu bir ihtiyac olarak görüyorum. Hatta sayet burada bir zevk söz konusu olsaydi; hic süphesiz bu kuslar ürküp kacmak ve ölmek noktasina gelecek kadar insanlara bu kadar cok yaklasmazdi. Öyle ki, bir kadini arzulayan ve onu sonsuza kadar ellerinin arasinda sikica tutmak isteyen birisi bile, belirli sinirlari olmadan bunu yapma gücünü kendinde bulamaz. Ancak o kisi delirip de insanin dogasina yakismayacak sekilde bir seyler yaptiginda ise; bu durumun herhangi bir sekilde sonuclanmasi kacinilmaz bir hal aliyordu. Ben Taybe halkinin sadece cöllerde yolunu kaybetmis, kuslarin ve hayvanlarin pesinden giden birisi olarak tanidigi Assafim. Ben ava cikmayi sadece hayvanlari öldürmek icin istemeyen ve mecburi zamanlar disinda gereginden cok avlanmayan Panter Assafim.