2004 yilinda yerlestigim Antakyada zamanla bircok sey bana cok ilginc gelmeye basladi. Ve tam da o zaman fark ettim ki, Göc sadece aile ile yapilmiyordu. Göc etmenin kendi gelenegini, sehrini, ülkeni birakmanin bir yolu da evlenmekten geciyordu. Üstelik bu ayni zamanda tersine göc kavraminin icini de dolduruyordu. 1960-1970lerde üniversite okumus genc kizlar asik oluyor ve Türkiyenin en güney ucuna, ulasimin güclükle saglandigi hatta en kolay ulasimin trenle yapildigi bu bölgeye göc ediyorlardi. Benim hikayem de farkli degildi. Antakyada fark ettim ki bu göcler sayesinde gönülleri sevgiyle dolu gelinlerin olusturdugu Trenliler toplulugu olusmustu.
Tüm bu hikayeleri dinledigimde her birine ayri ask ve saygi besledim. Yazmamak, anlatmamak bu muhtesem hikayelere ihanet olurdu.
Trenli Gelinler yüregi sevgi dolu kadinlarin göc hikayelerini anlatiyor.
Gercek kadin kahramanlari, iyilestiren hikayelerini birlikte okumaya var misin