Cünkü ben Hayalet Adamin geliniydim. Acilarin gebe kaldigi o kizdim. Yenilmek gibi bir secimim yoktu. Savasmam gerekiyordu. Anaida dogdugu ilk andan itibaren zihnindeki anlasilmaz seslerle, ilahilerle hayatina devam etmek zorunda kalmisti. Fakat bir gün, lanetinin onun icin yazdigi kaderi yasamaya mahkm oldugunu anladiginda varligi coktan baska evrene sürüklenmisti. Orasi Efendinin Diyariydi. Orada ruhlarla cesetlerin sonsuza dek sürecek savasi vardi. Iki taraftan biri kazanacakti. Cesetlerin hükmü demek ruhlarin evrenden yok olmasi, ruhlarin hükmü ise cesetlerin olmadigi, sadece barisin var oldugu evren demekti. Anaida ise büyükannesinin ihanetinin bedelini ve kendi lanetini kirmak zorundaydi. Acilarla büyüyen, onu en yakin arkadasi olarak gören lanetlinin tek caresi ise ona siginmakti bir ruha, Hayalet Adama. Onlar arasindaki cekim asirlar önce belirlenmisti. Iki ruh, iki farkli beden fakat ortak olan tek sey, onlarin lanetiydi. Birbirileri idi. Bu lanet ise kesinlikle bir mühürle yok edilmeliydi. Aksi takdirde felaketin baslangici onlar olacakti. Onlar inanmasi güc olsa da gercek ve var olanlardi. O zaman bu hikayede gercek ruh kimdi Ben mi onlar mi Aradigimiz cevaplar kanla yazili kizil harflerin hükmünde olan bu kitapta. Ilk sayfayi cevirin, cünkü umuda yakin olan gercekler tam orada. Bilinmeyen varliklar, hickirikli korkular, cigliklari dislerine saplanan ölüler vebedenlere musallat olan hayaletler...