Devamli hasret olan vecd ile, niha- vuslat hali yasatan huzur, acaba birbirinin ziddi haller midir Görünüste öyle olmakla beraber, hakikatte vecd ile huzur, birbirine zit ve aykiri davranislar degildir. Tasavvufun gayesi olan huzura, vecd yolu ile ulasmak zarridir. Ancak, huzura ulastiktan sonra, derviste vecd yok olmuyor. Ayni huzur mertebesinin, hayatinin her aninda bozulmadan, zayiflamadan devami mümkün olmadigina göre, dervis huzura yükselmek icin her defasinda vecdin kanatlarini acmaya muhtac oluyor. Vecd, onu tekrar huzura yükseltiyor. Huzur zamanla gevseyince, yine vecdin kuvvetiyle havalanmak zorundadir. Su halde, vecd ile huzur mütemadiyen birbirlerini kovaliyorlar. Ancak, bazilarinda vecdin siddetine nisbetle huzur zayiftir. Bazilarinda ise vecdin siddetinden ziyade, huzurun enginligine sahit oluyoruz. Yunus Emre ile Mevlana gibi vecd ve istigrakin en taskin kahramanlari, bize en kuvvetli feryadlarini ulastirmis olanlardir. Bunlarda dile gelen Allah sevgisi, siir halinde bize nüfuz edecek yolu bulmustur. Mutasavviflarin vecd derecesini, terennümleri ile ölcerek az cok bilmekteyiz. Ancak, huzur mertebelerini bilmemize imkan yok. O mahrem mintikaya, yabanci nüfuz edemedigi gibi, iki dosttan baskasi, onda olup bitenleri bilemez.