Kuran, evrenin sahibi Yüce Rabbimizden inen son ilah mesajin adidir. Tarihte ilahi risaletle görevli olarak gönderilen tüm peygamberlere, gelis gayelerini ve kulluk recetelerini bildiren Rabbimiz, son nebi Hz. Peygambere de Kurani göndermis ve onun risalet görevinde peygamberliginin en büyük kaniti olmustur. Nitekim ayette buna vurgu yapilarak Onunla Kuranla en büyük cihadini gerceklestir 25Furkan 52 hatirlatmasinda bulunulmustur. Bu mübarek kitabimiz, ilah takdir geregi inis yeri ve zamani olarak bundan yaklasik 1500 yil öncesinde Cezretul-Arap bölgesinde nesvu nema bulmus olsa da dünyanin neresinde olursa olsun tüm inananlar icin nüzulünden bugüne, en büyük kiymete ve kutsiyete sahip olmustur. Bu kiymeti müdrik olma sorumlulugunun bir geregi olarak; onu tanimak, icerigini ve tarihi sürec icinde gecirdigi evreleri bilmek Müslümanlar icin önemli bir görevdir. Bu nedenle olacak, inen vahyin okunmasi, ezberlenmesi, yazilmasi, derlenmesi ve iki kapak haline getirilmesiyle neticelenen metinlesmekitaplasma diyebilecegimiz bu sürec, Kurana gönül veren müminler icin cok degerli bir alan olmustur. Bunda sasilacak bir durum da yoktur. Garip olan, on dokuzuncu yüzyildan bugüne, batili oryantalistlerin Kuranin mevskiyetini sorgulamak amaciyla calismalar yapmalari, Hz. Peygambere gelen Kuran vahyinin gercekligini sorgulamalari, Kuranin cem ve teksir sürecine ait birtakim rivayetleri öne cikararak bu konuda süpheleri artirmaya calismalari, özellikle kiraat farkliliklarini gündeme getirerek tipki Incilde oldugu gibi Kuranda da farkli varyantlarin oldugunu söylemeye calismalaridir. Bu konuda gerek Islam aleminde gerekse ülkemizce yapilan özel incelemelerle cevaplar verilmistir