Bircok insan, yaslandikca daha derin felsef ve manev kavrayislar gelistirir. Bu; hayatin anlami, varolus ve ahlaki degerlerle ilgili temel sorularla bogusmayi icerebilir ve kisinin dünyadaki yerinin daha derin bir sekilde anlasilmasina katkida bulunur.
Bilgelik, degisen sartlara uyum saglama ve hayatin aksiliklerinden geri dönme becerisini icerir. Yasli bireyler genellikle gecmis tecrübelerinden edindikleri bir dayaniklilik birikimine sahiptir. Fakat kabul edelim ki bilgelik, sadece yaslanmanin bir sonucu degildir.
Bilgeligin bilincli düsünme, ögrenmeye acik olma ve kisinin tecrübelerinden faydalanarak büyüme becerisi ile gelistigini kabul etmek önemlidir. Yaslilik, bilgeligin boyanabilecegi tecrübe ve zaman tuvalini saglasa da nihayetinde bu tuvali dolduran, bireyin hayata ve ögrenmeye olan bagliligidir.
101 yasindaki Cumhuriyetimizin bize bilgelik ve birlikte yasama konusunda neler ögrettigineögretemedigine, günümüzün yasayan en önemli filozoflarindan biri kabul edilen; kimlik, sekülerizm, cok kültürlülük ve birlikte yasama konularina adeta hayatini vakfeden Kanadali filozof Charles Taylorin görüsleri isiginda bakalim.