Insan hayati, bizzat yasadiklari, gördükleri ve ögrendikleriyle bir bütündür. Ben 70 yil öncesinin yasantisiyla bugünü karsilastirdigimda arada cok büyük farklar oldugu konusundasizlerin de bildigini düsünerek- bir hatirlatma yapmak istiyorum. O günün ulasimi, o günün yasam kosullari arasinda büyük farklar var. Bugün bizim kusak, kendi cocuklarina veya torunlarina, eskiden söyleydi, deyince onlar, o eskidenmis, deyip gecistiriyorlar. Bugün, insan haya- tinda bu farkliliklari bilmeyen kusaga bunlari ancak yazili anlatimlarla ögret- mek gerekiyor. Sözlü anlatimlar kaynak da olsa unutuluyor. Yazili kaynaklar nesilden nesile devam ediyor.
Hayatimi düsündügümde birkac farkli yasanti sekli olan Lutfi Ugur cikiyor ortaya. Cocuk Lutfi Ugur, ikincisi genc Lutfi Ugur, ücüncüsü ögretmen Lutfi Ugur, dördüncüsü Kültür Müdürü Lutfi Ugur, besincisi de emekli Lutfi Ugur.
Cocuk Lutfi Ugurun yasantisi Yörük yasantisidir. Neden derseniz bunu acalim. Yörük Lutfi Ugur akli erdiginden itibaren hayvancilikla gecinen bir ailenin cocugu olarak ömrü hürmetle gecmistir. Ben diyorum ki; ben ne spor olsun diye yürüdüm; ne de daha güzel yerler görmek icin yürüdüm. Biz hayvanlarimi- zin daha güzel bir iklimde yasamasi icin daha sulak yerler bulmasi icin daha güzel otlaklar icin hep yürüdük. Biz yürüdük hayvanlar da yürüdü. Hayvanlar yürüdü biz de yürüdük. Bazen her mevsim bazen mevsimler icinde yer degisti- rerek yeni yeni yurtlar bulduk. Bunun icin bir göc yasantisinin icinde bir cocuk olarak büyüdüm.