Tanrilari birbirine düsüren gülüsü ve yüzünde mabet etkisinde bitimsiz ayinler Onu senden koparmali mi yoksa bir bastan mi yaratmali, bilemedim Adaklar sunup kendimi kurban etsem, Ismailin kocu yetisir mi Kim bilir, hangi düsün icinde kaybolmussun yine, göz kapaklarin dünyana perde inmis. Anlasan da anlamasan da bir dert. Eger derdine derman gülüsümse, onu yüzümden al ama benim yüzümden kendini dertlere birakma.
Belki de, binlerce yil önce söylenen sözlerle ayni yerde bulustuk. Sözcükler nesilden nesle aktarildi ve biz bu döngüyü devirenleriz. Atmosferin ötesine tasmak, uzayin farkli boyutlarina acilmak... Kim bilir, gidip gelenler var mi Ama senin gidip geldigini düsünüyorum; aksi halde gözlerin, gülüsün ve aklin bu kadar derin etkilemezdi. Bu sözleri okurken dudagini hafifce kasi; aklinin en derinlerine kazi, zamani gelince hatirlayacaksin. Böyle olmustu, diyeceksin.
imdi sarhos olma zamani, sözcükleri ic ic Biliyorum, yazdikca hicbir sey bitmeyecek ama hafif bir rahatlama da yok degil. Sairin dedigi gibi Yazinca gecmeyecegini biliyoruz ama yine de yazmadan duramiyoruz. Bu sözleri okuyan sen, yorgun bir sair misali belki de... Ama kimi zaman yazmak, hafiflemektir.